27 Mayıs 2013 Pazartesi

Gazneliler Devleti Siyasi Tarihi (Özet)

Gazne ve çevresinin tarihi coğrafyasını tanıyacak.

Bugünkü Afganistan’da Kabil’in 145 km. kadar güney-batısında yer alan Gazne, denizden 2.225 metre yükseklikte bir yayla üzerinde yer alır. Bölgenin en eski ahalisi hakkında her hangi bir bilgi bulunmamaktadır. Afganistan ahalisini, çevreden gelip bölgeye yerleşen halklar ile bunların zaman içerisinde değişime uğramış kesimleri teşkil etmektedir ki, Arap kaynaklarının Halaç adıyla zikrettiği Türk boyu Kalaçlar, bunlar arasındadır. M.Ö. II binli yıllarda gerçekleştiği varsayılan Ari göçü bir tarafa bırakılırsa bölge dışarıdan gelen istilalara ve onlardan bazılarının burada kurduğu devletlere sahne olmuştur.


  Baktrian Helenleri (Greko Baktria) istisna edilirse Hunların uzantısı Yüe-çilerin kurduğu Kuşanlar, Akhunlar ve Türkşâhîler, bölgedeki Türk varlığı ve kültürünün önemli temsilcileridir. Sâsânîler ve onlara son veren Müslüman Araplara karşı buradaki mevcudiyetlerini korumaya çalışmışlardır. Müslüman Araplar ve doğudaki tâbileri Sâffârîlere rağmen, Gazneliler devletine başkentlik yapan ve asıl adı Ganzek İslâm kaynaklarında ise Gazne ya da Gaznîn olarak kaydedilen Gazne şehri, Gaznelilerin kuruluşuna yakın zamana kadar Batı Gök-Türk Kaganlığı ailesinden gelen mahalli yöneticiler tarafından idare edilmiştir.

Devletin adı ve kuruluşuna dair meseleleri belirlenecek.

 Gazne şehrinde kurulup geliştiği için kaynaklarda daha çok Gazneliler şeklinde yer alan devlet, aynı zamanda hanedanın kurucusuna nisbetle Sebükteginîler ya da bölgeye tarihte en parlak dönemini yaşatan Sultan Mahmud’un lâkabına nisbetle Yeminîler olarak da anılır. Gaznelilerin ilk dönemlerine ait fazla bir bilgi bulunmamaktadır.

 Genel görüşe göre Türk boylarına dayanan Alptegin tarafından kurulmuştur. Onun vefatından sonra yerine oğlu İshak İbrahim geçti. Bir yıl sonra da İshak geride her hangi bir varis bırakmadan vefat etti. Türk emir ve melikler Aytegin’in memluğu (kölesi) ve muhafız kuvvetlerinin komutanlığını yürüten Bilgetegin (966-975)’i tahta çıkardılar. Fakat, Gerdiz kalesini kuşattığı sırada isabet eden bir okla hayatını kaybetti. Yerine yine Alptegin’in bir başka memluğu Böritegin geçti. Böritegin kötü yönetimiyle kısa sürede halkın nefretini üzerinde topladı. Bunun üzerine Türk emirler, Alptegin’in bir diğer memluğu Sebüktegin’i devletin başına getirdiler. Bundan sonra devlet Sebüktegin ve çocukları tarafından yönetildi

 Gaznelilerin siyasî sürecini değerlendirecek.

 997 Yılında bir takım şartlarla Gazne tahtına oturan Sebüktegin, Toharistan, Doğu Gur bölgesi, Zemindaver ve b hâkimiyeti altına aldı. Merkezi Kabil olan Hinduşâhîler ile mücadeleye girişti. Sâmânîlerin hâkimiyet alanında gerçekleştirdiği son faaliyetleri ile Sâmânîleri neredeyse Gaznelilerin vassalı konumuna soktu. 997’de hastalanarak hayatını kaybetti. Geride çok iyi yetiştirilmiş Mahmud, İsmail, Nasr ve Yusuf adlı dört oğul bıraktı.

 Sebüktegin’in vasiyeti üzerine tahta İsmail geçti ise de diğer oğlu Horasan orduları komutanı Mahmud, kardeşini yenerek tahtı elde etti. Sultan Mahmud önce Sâmânilerden Horasan’ı aldı ve bu arada Sâmânilerin esas bölgesi Mâverâünnehr’i de Karahanlılar kaptı. Sâmânî devletinin sona ermesi ile Ceyhun nehri iki ülke arasında sınır oldu. Halife Sultan Mahmud’a hil’at taç ve bayrakla birlikte Yeminu’d-Devle ve Eminu’l-Mille lakaplarını verdi. Sistan Gaznelilerin hakimiyeti altına girdi. Hârizm vilayetini ele geçirdi. Karahanlılara karşı bölgede üstünlük kurarak, İslam’ın doğudaki en büyük gücü haline geldi.

Hindistan seferleri ve bunun Türk-İslam tarihi açısından önemi belirlenecek.

 Sultan Mahmut, babası Sebüktegin’in başlattığı Hindistan politikasını devam ettirdi. Peşaver ve Waihind, Bhatiya, Multan, Pencâb, İkinci Peşaver, Narainpur, İkinci Multan, Trilochanapal, Thanesar, Keşmir, Mathura, Mannaiç ve Asni, Trilochanapal ve Chandela, Lohkot, Kalincar (Gwalior), Somnath ve Cat seferleri olmak üzere toplam on yedi sefer düzenlemiştir. Bu seferlerde elde ettiği zaferlerle bir taraftan Hindistan’ın zenginliklerine sahip olurken diğer taraftan burada yaptırdığı cami, mescit vs. imaretlerle İslam’ın Kuzey Hindistan’da ve bugünkü Pakistan ve Belucistan bölgelerinde hem İslam’ın yayılmasını hem de buralarda Sünni İslam’ın taban tutmasını sağlamıştır. Abbasi halifesi Kadir Billah (991- 1031) gönderdiği bir mektupta sultanı tebrik etmiş ve ona Seyfü’d-Devle ve’l-İslam unvanını vermiştir. Sultan Mahmud, bu zaferlerden dolayı şöhreti günümüze kadar devam eden efsanevi bir kahraman olmuş ve halk tarafından çeşitli efsane ve hikâyelere konu edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder