Anandpal,
Sultan Mahmut tarafından defalarca mağlup edilmesine rağmen yenme ümidini yitirmemiş ve Gazneliler karşısında gösterdiği mukavemetle de bu ümidini göstermişti. Yenilince racalığın başkentini daha emniyetli gördüğü bugünkü Salt düzlüğündeki
Nandanah’a taşıyarak burada küçük bir ordu toplayıp hâkimiyetini yeniden tesis etmeyi başarmış, 1012’de ölümünden sonra da idareye oğlu
Trilochanapal geçmişti.
Pencâb’da Bâtınilerin en büyük dayanaklarından birisi olan
Davud etkisiz hale getirildiği sırada
Gazneli hâkimiyetini tehdit edebilecek bir diğer düşman olan
Trilochanapal da oldukça güçlenmişti. Bunu hâkimiyeti açısından Trilochanapal’ın idaresindeki racalığın yeniden güçlenmesine engel olmak üzere 1013’de harekete geçen sultan, kış mevsiminin bastırması üzerine geri çekilmek zorunda kaldı. Bu sebeple
Gazneliler, Mart 1014’te tekrar
Nandanah bölgesine yürürken sarp bir bölge olan
Margala geçitlerinde mevzilenen Trilochanapal ile oğlu Bhimpal, büyük bir azimle karşı koymaya çalışmışlarsa da
Gazneli kuvvetleri kar- şısında daha fazla mukavemet gösteremeyerek
Keşmir Racalığına sığınmak zorunda kalmışlardır.
Nandanah’ı zaptederek Trilochanapal’ı takip eden
Sultan Mahmut, Keşmir ordusunun komutanı
Tunga’nın müttefik ordularını da mağlup etti.
Gazneliler, hızla Keşmir içlerine doğru ilerlerken
Trilochanapal de esir düşmemek için Sivalik tepelerine yönelip, orada hakimiyetini devam ettirmeye çalıştı. Pencab’ın yönetimini komutanlarından
Melik Ayaz’a bırakıp Ağustos 1014’de
Gazne’ye dönen b, bölgede İslamiyetin yayılması için camiler yapılmasını emrederek, din âlimleri görevlendirmişti. Melik Ayaz şehrin surlarını yeniden inşa ettirerek Lahor ve çevresindeki kasabaların gelişmesini sağlamıştır. Böylece şehrin stratejik açıdan da önemi artmış oldu.
Bu arada B. S. Nijjar;
Sultan Mahmut’un b’da İslamiyeti en iyi şekilde yayabilmek için halka hediyeler dağıttığı yolundaki ifadelerin tamamen hayali olduğunu belirterek; onun kadın ve çocuk ayırt etmeksizin esaret altındaki insanları katletmesinin İslam dinini yaymakla izah edilemeyeceğini belirtmektedir ki, yazarın bu iddiasının kaynağı da meçhuldür.